TR
  • English
  • Türkçe
  • Deutsch
  • русский язык
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • українська
  • العربية
  • español, castellano
  • Français
  • فارسی
  • gör

    İzmir

    Smyrna 

    Antik Smyrna, İzmir Bayraklı'daki höyüğün üzerinde yer almaktadır. Antik çağda batı ve güneyde denizle çevrili küçük bir yarımadadır. Yaklaşık yüz hektarlık Bayraklı Höyüğü, ova üzerine kurulmuş küçük bir tepedir. Smyrna, bu tepenin üzerindeki ovaya doğru geniş bir alan üzerinde uzanmaktadır.

    Smyrna, kenti çevreleyen surları, birkaç odası olan hamamlı evleri, kutsal binası, sebili ve geometrik şehir planı ile Batı Anadolu'daki Arkaik Dönem'in ideal bir örneğidir. Batı ve güneyde denize açılan, kuzeyde dağlarla ve doğuda ovayla çevrili Smyrna, Batı Anadolu'da kazılmış bir savunma kentinin en güzel örneğidir. Smyrna'da yapılan kazılarda ortaya çıkarılan tapınak, Türkiye'deki Athena'nın en eski tapınağıdır.

    Antik höyükleri ve yerleşim yerleri ile İzmir, modern kentin tarihi kimliğini ziyaretçilerine kolay ulaşılabilecek bir mesafede sergileyen bir açık hava müzesidir adeta...

    İzmir Saat Kulesi 

    İzmir’in sembolü olan İzmir Saat Kulesi, Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25'inci yıldönümü kutlamaları dahilinde 1901 yılında inşa edilmiştir. 25 metre yüksekliğindeki yapı, dört katlı ve sekizgen planlıdır. Yapıda kullanılan Kuzey Afrika’ya özgü sütun başlıkları, at nalı kemerleri bulunmaktadır. Yapının cephelerinin hiç boşluk bırakılmayacak şekilde doldurulmuştur. Kuzey Afrika ve Endülüs’teki yapılarda bulunabilecek olan bir mimari anlayışa sahiptir.

    Kulenin saati Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir. Mimarlığını, Fransız asıllı İzmirli Mimar Raymond Charles Pere’nin üstlendiği Saat Kulesi’nin inşaatında kullanılan yeşil ve kırmızı mozaikler Efes’ten, esas bünyeyi oluşturan taşlar ise Sarayköy’den getirilmiştir.

    Kadifekale 

    Antik Pagos Dağı olan Kadifekale, Büyük İskender'e atfedilen, şehrin kuruluşuyla ilgili bir başka efsaneyi daha taşımaktadır. Efsaneye göre Büyük İskender, Pagos Dağı'nda avlanırken bir çınar ağacının altında uyuyakalmıştır. Rüyasında beliren iki Nemesis (Su perisi), İskender'den uyuduğu tepenin eteklerinde yeni şehri inşa etmesini istemiştir.  Uykusundan uyanan İskender, Klaros'ta Apollon'a danışır. Kâhin rüyayı tek bir cümlede yorumlar: "Kutsal Meles Çayı kenarındaki Pagos Tepesi eteklerinde yerleşecek İzmirliler, eskisinden dört kez daha mutlu olacaklardır."

    Antik Smyrna, MÖ 4. yüzyılda, Pagos Dağı'nda, deniz seviyesinden 186 metre yükseklikte yeniden kurulmuştur. Doğu ve güney duvarları tamamen yıkılan kalenin kuzey ve doğu surları ile beş kulesi ayakta kalmıştır. Kulelerin yüksekliği 25-30 metredir. Kalenin içinde Bizans döneminden kalma kemerli büyük bir sarnıç ve bir caminin kalıntıları bulunmaktadır.

    Tarihi Asansör

    Mithatpaşa Caddesi ile daha yüksek rakımda bulunan Nihat Bey Caddesi arasında bulunan Tarihi Asansör, iki asansöre ev sahipliği yapan bir asansör kulesidir. Sokaklar arasındaki 50 metrelik fark nedeniyle mahalleler arası ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla 1907 yılında inşa edilmiştir.

    Asansör kulesi 3 katlıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında asansörün alt katı kumarhane, orta katı fotoğraf salonu, üst katı ise sinema olarak kullanılmıştır. 105 yıldır ayakta duran asansör, günümüzde ise kafe, bar ve restoran olarak hizmet vermektedir. Eşsiz manzarasıyla turistleri kendine çeken Asansör, ziyaretçilerine benzersiz bir İzmir manzarası sunmaktadır.

    Kıbrıs Şehitleri Caddesi

    Rengarenk mağazaları, kafeleri ve kitapçılarıyla Kıbrıs Şehitleri Caddesi, İzmir şehir merkezinin en işlek merkezlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

    Alsancak’ta bulunan (trafiğe kapalı) bir yaya caddesidir. Etnik desenli el yapımı çantalardan deri ayakkabılara, tasarım şapkalardan hediyelik eşyalara, giyimden aksesuarlara kadar pek çok ürünün bulunduğu caddenin ara sokaklarında dünyaca ünlü markaların mağazalarının yanı sıra bar ve kafeler de bulunmaktadır. Bazı yan sokaklarda kitapevleri ve kitapçılar da bulabilirsiniz. Biraz alışveriş yaptıktan sonra kafelerden birinde oturup kahvenizi yudumlarken kitabınızı okuyabilirsiniz.

    Kordon

    Pek çok şarkıya ilham veren güzelliğiyle Kordon, İzmir'de mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Yerli halkın ve ziyaretçilerin Ege Denizi ile buluştuğu, gün batımını izlediği veya ilkbahar ve yaz aylarında çimlere uzanıp dinlendiği, şehrin simgelerinden biridir. 

    Bir zamanlar mermer merdivenli Levanten evleri ve İzmir'e özgü konaklarıyla ünlü olan Kordon'da hala geçmişin izlerini bulabileceğiniz pek çok mimari eser bulunmaktadır.

    Kordon'da farklı ihtiyaçlara hitap eden çok sayıda lüks restoran, bar, kafe ve pub bulunmaktadır. Cumhuriyet Meydanı yakınlarındaki faytonlar ise bu alanın simgeleridir.

    İzmir Arkeoloji Müzesi 

    Kentte yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin sergilenmesi amacıyla 1927 yılında Aya Vukla (Gözlü) Kilisesi'nde açılan İzmir Arkeoloji Müzesi, bugün Konak'ta, Bahribaba Parkı'ndaki modern binasında, ziyaretçilerini ağırlamaktadır.  Türkiye'nin ilk müzelerinden biri olan İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir'in 8.500 yıllık tarihinin buluntularına ev sahipliği yapmaktadır. İzmir Arkeoloji Müzesi kentte ziyaret edilmesi gereken ilk müzelerden biridir.

    5.000 m2'lik bir alanı kaplayan müze, Bayraklı (Smyrna), Efes ve Bergama başta olmak üzere şehrin çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda çıkan eser ve buluntulara ev sahipliği yapmaktadır.

    İzmir Arkeoloji Müzesi'nin büyüleyici eserlerinden biri de Efes'in kurucusu Androklos'a ait Roma dönemine tarihlenen mermer "Androklos Heykeli"dir.

    İnciraltı ve İnciraltı Deniz Müzesi

    İnciraltı, uzun zamandır İzmirlilerin hafta sonu gezilerinin favori mekanlarından biri olmasıyla ünlüdür. Sahildeki balık lokantaları, çiçek bahçeleri ve büyük mandalina bahçeleri ile dolu bölge, yeni düzenlemelerle birlikte büyük bir rekreasyon alanı olarak canlandırılmıştır.

    Türkiye'nin sayılı deniz müzelerinden biri olan İnciraltı Deniz Müzesi, denizcilikle ilgilenen herkesin görmesi gereken yerlerden biri. Ege Fırkateyni ve Piri Reis Denizaltısını, aktif görevlerini tamamladıktan sonra müzeye dönüştürerek İnciraltı İskelesi'nde hizmet vermeye başladığı müzede, Türk denizciliğinin tarihini keşfedebilirsiniz.

    İzmir Kuş Cenneti

    Çiğli'de Çamaltı Tuzlası içinde 8000 hektarlık bir alana yayılan Kuş Cenneti, soyu tükenmekte olan pelikanlar, cüce karabataklar ve kara leyleklerin bulunduğu 270'in üzerinde kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Kuş Cenneti aynı zamanda ülkemizin en önemli sulak alanlarından da biridir.

    Çamaltı Tuzlası ve Kuş Cenneti, doğa severler ve fotoğrafçılar için biçilmiş kaftandır. Gediz Deltası'nda bulunan tuzlalar, yıllık 600 bin tona ulaşan kapasitesiyle Türkiye'nin tuz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamaktadır. Burası aynı zamanda Türkiye'nin en büyük deniz tuzu işletmesidir.

    Yılda 50 bin kuşun ziyaret ettiği Kuş Cenneti, kuşların göç yolu üzerinde olmasının yanında bir arkeoloji alanıdır. Kuş Cenneti'nde bir ziyaretçi merkezi, kuş gözlem kuleleri, dürbünler ve gezi bisikletleri bulunmaktadır.

    Efes

    Selçuk İlçesi sınırları içinde bulunan Efes Antik Kenti'nin temeli M.Ö. 6000 yılına kadar uzanmaktadır. M.Ö. 6. yüzyıla ait Artemis'e adanmış en büyük tapınak olan Artemision, şehrin en eski limanının önündeki Ayasuluk Tepesi’nin eteklerine inşa edilmiştir. Anadolu'nun eski ana tanrıça geleneğine dayanmaktadır. Daha sonra inşa edilen tapınak, antik dünyanın Yedi Harikasından biri olarak kabul edilmektedir. Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiği için kalıntıları da geniş bir alana yayılmıştır.

    Efes ve çevresi Dünya Miras Listesi'nde; Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi, St. John Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Cami, Artemision), Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi şeklindeki dört bileşen halinde yer almaktadır. Tarih öncesi dönemden Helenistik, Roma, Doğu Roma, Türk Beylikleri ve Osmanlı dönemlerine kadar yaklaşık 9000 yıldır kesintisiz yerleşim alanı olan Efes, tarihin her aşamasında önemli liman kentinin yanı sıra kültür ve ticaret merkezi olmuştur. 

    Aziz Yahya (St. John) Bazilikası  

    Yuhanna İncil’ini yazan ve İsa'nın havarilerinden Aziz Yahya'nın (Yuhanna'nın) mezarı üzerine inşa edilen bazilika, Efes Antik Kenti içindeki Ayasuluk Tepesi'nde yer almaktadır.

    Evangelist Aziz Yahya'nın, son yıllarını Efes çevresindeki bölgede geçirdiği ve Ayasuluk Tepesi'nin güney yamacına gömüldüğüne inanılmaktadır. Aziz Yahya'nın ölümünden üç yüz yıl sonra 4. yüzyılda, mezarın üzerine küçük bir şapel inşa edilmiştir. Aziz Yahya Kilisesi, İmparator Justinianus döneminde (MS 527-565) ise mucizevi bir bazilikaya dönüştürülmüştür.

    Yahya veya Havari Yahya, Dördüncü İncil ve Vahiy kitaplarının yazarıdır. Hristiyanlığın yayılmasının ardından Efes halkı 7. yüzyıldan sonra Ayasuluk'a geri dönmüş, Aziz Yahya Bazilikası ise Efes'teki eski piskoposluk kilisesinin yerini almıştır.

    Anıtsal bazilika haç şeklinde olup altı kubbe ile kaplıdır. Taş ve tuğladan inşa edilmesi, zamanının mimarisinde son derece ender bulunan bir bulgudur. İki basamakla yükseltilen ve mermerle kaplanan Aziz Yahya'nın mezarı, bir zamanlar köşelerde dört sütunla desteklenen merkezi kubbenin altında yer almıştır. İç avludaki sütunlar İmparator Justinianus ve eşi Theodora'nın monogramlarını göstermektedir. MS 5. yüzyılda inşa edilen vaftizhane, anahtar deliği şeklindeki nefin kuzeyinde yer almaktadır.

    Meryem Ana Evi

    Selçuk'a 9 km uzaklıktaki Meryem Ana Evi, Bülbül Dağı'nda yer almaktadır. Yahya'nın Meryem Ana'yı Efes'e, İsa'nın ölümünden 4-6 yıl sonra getirdiği bilinmektedir. 1891 yılında Lazarist papazlar, Alman rahibe A. Katherina Emerich'in rüyası üzerine Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiği evin araştırmalar sonunda burası olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Bu olay Hristiyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olmuş ve din alemine ışık tutmuştur. Haç planlı ve kubbeli olan bu yapı daha sonra restore edilmiştir.  Müslümanlarca da kutsal sayılan evde, Papa VI. Paul’un 1967’deki ziyaretinden sonra her yıl ağustos ayının 15. gününde ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir.

    Çeşme Yarımadası

    Kumlu plajlar ve turkuaz sularla çevrili Çeşme yarımadası, her yaz plaj tutkunlarını, sörfçüleri ve yat tutkunlarını kendine çekmektedir. Çeşme ve Kuşadası arasındaki rota, yat turizminin yoğun olduğu bir bölgedir. Alaçatı kasabasının güneyinde yan yana uzanan küçük koylar ile Seferihisar-Teos Marina yat ve sörf severler için bir cennettir.

    Seferihisar – Sığacık

    Türkiye'nin ilk “cittaslow” şehirlerinden biri olan Seferihisar, doğanın ve şehir hayatının mükemmel bir karışımıdır. İyi korunmuş antik Greko-Roma kenti Teos'a ve hala hayatta olan orta çağ liman-kalesi Sığacık'a yürüme mesafesinde bulunan Seferihisar, tarihi bir ortamda çeşitli aktiviteler sunar ziyaretçilerine...

    Allianoi

    Allianoi, Helenistik Çağ'dan (MÖ 2. yüzyıl) sonra, Bergama'nın 18 kilometre kuzeydoğusunda kurulmuştur. Yüzyılda büyük ilerleme kaydeden Allianoi, "Sağlık Tanrısı Asklepios" un anavatanı olarak bilinmektedir. Asklepion, antik dünyadaki hastalara şifa sözü veren tıp ve tıp biliminin tanrısı olarak bilinmektedir. Apollon, oğlu Asklepion'u yarı at yarı insan olan Chiron'a emanet etmiştir. Chiron ona okumayı, yazmayı ve hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçların formüllerini öğretmiştir. Asklepius'un itibarı kısa sürede yayılmıştır.

    Efsaneye göre Asklepius’un ölüleri dirilttiği de söylenmektedir. Zeus, buna kızdığı için, Asklepios'u öldürmüştür. Eski insanlar, Asklepios adını yaşatmak için aynı isimde sağlık merkezleri inşa etmiştir. Allianoi da onlardan biridir. Yerden 45 C derece kükürtlü suyun çıktığı şifa merkezi Allianoi, bu özelliği ile dünyanın en büyük dört sağlık merkezinden biridir.

    Foça

    Phocaea Antik Kenti’nin bulunduğu yerde konumlanan Foça’nın Fransa'daki Marsilya kentini, Korsika'daki Attalia ve Katalonya'daki Ampurias'ı kuran kişiler tarafından kurulduğu söylenir. M.Ö. 600 yılı civarında Foça halkı binalarını, tapınaklarını ve gemilerini ahşap yavru horoz heykelleriyle süslemiştir. Bir efsaneye göre böyle bir heykel hala kasabanın bir yerinde saklanmaktadır.

    Alaçatı

    Bir tablo güzelliğindeki Alaçatı, İzmir'e araçla yaklaşık bir saat uzaklıktadır. Alaçatı, el değmemiş plajları ve otantik Ege cazibesi ile son yıllarda Türkiye'nin en popüler yazlık destinasyonlarından biri olmuştur. Kendine özgü taş evleri ve Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla Alaçatı; gezerek, alışveriş yaparak ve yerel lezzetleri deneyerek keyifli saatler geçirebileceğiniz harika bir günübirlik gezi destinasyonudur. Tatil beldesi, başta Nisan ayında düzenlenen ve bölgenin zengin bitki kültürünü tanıtan Alaçatı Ot Festivali olmak üzere birçok yemek etkinliğine ev sahipliği yapmaktadır.

    Alaçatı, rüzgârlı havası nedeniyle rüzgâr sörfü ve kitesurf için de önemli bir merkezdir. Bir kısmı kafelere dönüştürülmüş yel değirmenlerinin tepeleri süslediği Alaçatı, tipik bir Ege kasabasıdır. Birkaç kilometre güneyde güzel bir plajı bulunmaktadır. Beldenin güneydoğusundaki sahil boyunca uzanan pek çok güzel koya, sadece teknelerle erişilebilmektedir. Bu popüler yelken bölgesi, huzurlu ve dinlendirici bir liman sağlamaktadır.

    Pergamum

    İzmir'den bir saat uzaklıkta bulunan Pergamum Antik Kenti, 2014 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır. Pergamum geçmişte pek çok işgale ve yıkıma maruz kalmasına rağmen, stratejik konumu nedeniyle sürekli yeniden inşa edilen ve tarih sahnesinde varlığını sürdüren bir yerleşim yeridir. Pers egemenliğinden sonra Büyük İskender tarafından fethedilen Pergamum'un altın çağı, Pergamum Krallığı'nın başkenti olduğu M.Ö. 2. yüzyılda olmuştur. Pergamum, Anadolu'nun en büyük kütüphanesi ve yetenekli sanatçılar tarafından oyulan muhteşem heykelleri ile uzun yıllar sağlık, kültür ve sanat merkezi olarak bilinmektedir.

    M.Ö. 1. yüzyıl yazarı ve filozofu Plinius Secundus'un "Küçük Asya'nın en ünlü ve görkemli şehri" olarak tanımladığı Bergama'ya yapacağınız bir gezi ile bu ünlü antik kentin izlerini keşfedebilirsiniz. Pergamene Akropolü'nün tabanında bulunan Asklepion, M.Ö. 4. yüzyılda Şifa Tanrısı Asklepius'un onuruna inşa edilmiş bir şifa kompleksi olarak öne çıkmaktadır. Burası gelişmiş mimari düzeni ve uygulanan tedavi yöntemleri ile Batı Anadolu'nun en önemli şifa merkezi unvanını kazanmıştır.

    Selçuk

    İzmir ziyaretinizde Selçuk'taki Efes'i ziyaret etmezseniz çok şey kaçırdınız demektir. İzmir'e 75 km uzaklıkta bulunan Efes, Türkiye'nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biridir. Efes'in ilk buluntuları 8. bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Ancak Ayasuluk Tepesi'nin eteklerinde kurulan kent, 10. yüzyılda kurulmuş ve bir ticaret merkezi olarak gelişmiştir.

    Bir zamanlar dünyanın en büyük şehri olarak Roma'ya rakip olan bu canlı şehrin, 250 binden fazla insana ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Antik Dünyanın Yedi Harikasından biri olan Artemis Tapınağı günümüzde Selçuk'ta yer almaktadır. Bugün Selçuk ilçesinde bulunan UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Efes ve çevresi, dünyanın her yerinden ziyaretçi çekmektedir. Açıkça işaretlenmiş yollara ve işaretlere sahip olan şehri, yürüyerek keşfedebilirsiniz.

    Efes'i ziyaret ederken, tepelere sıkışmış bu şirin köyü de ziyaret etmeyi unutmayın. Selçuk ilçe merkezinden tepeye doğru sekiz kilometre uzaklıktaki Şirince, İzmir'e araçla bir saatlik mesafede yer almaktadır. Şirince'ye gittiğinizde, kırmızı kiremit çatılı şirin taş evlerin sıralandığı Arnavut kaldırımlı sokakları keşfetmek için biraz zaman ayırın. Bu evlerin çoğu butik otellere, restoranlara ve mağazalara dönüştürülmüştür. Restoranlarda enfes Ege yemekleri ve yerel olarak üretilen şaraplar sunulmaktadır. Üzüm, şeftali ve elma bahçeleriyle dolu Şirince, meyveli şaraplarıyla ünlüdür. Butik şarap imalathanelerini ziyaret edebilir ve şarap yapım sürecini ilk elden görebilirsiniz.

    Çeşme

    Özellikle İzmirliler arasında oldukça popüler bir sayfiye yeri olan Çeşme, 16. yüzyıldan kalma bir kale ve eski bir kervansaray gibi tarihi yerleri barındırmaktadır. Çeşme beyaz kumlu plajlar, zarif inşa edilmiş evler, birkaç büyük otel, mükemmel deniz ürünleri ve Türk lezzetlerini sunan bir dizi restoranla kaplı bir yol boyunca miskin bir şekilde uzanmaktadır.

    Çeşme plaj tatilinin yanı sıra kaplıca tedavisi amacıyla da ziyaret edilmektedir. Bölgede konaklama için çok sayıda otel seçeneği bulunmaktadır. Kendi kaplıcalarına sahip olan bazı oteller, bölgenin doğal maden sularından yararlanmaktadır. Ilıca, aynı adı taşıyan beyaz kumlu plajı ile yüksek oranda sodyum klorür, magnezyum sülfat ve kalsiyum bikarbonat içeren bu kaplıcaların en ünlüsüdür. Ilıca Kaplıcalarında su altı masajı, elektroterapi ve diğer terapi türlerinin yanı sıra sıcak mineral havuzları ve banyolar da sunulmaktadır.

    Ildırı/Antik Erythrai

    Erythrai Antik Kenti, Çeşme'nin kuzeydoğusunda, Ege Denizi'nin doğu kıyısında yer alan önemli bir İyon kentiydi. Eskiden Cyssus olarak bilinen Çeşme ise Erythrai'nin liman şehriydi.

    Şimdi Ildırı olarak bilinen alan, Çeşme merkezine 22 kilometre uzaktadır.

    Tunç Çağı'na kadar uzanan bu şehrin adını toprağının kırmızı renginden aldığına inanılmaktadır. Ticaretin öne çıktığı bu kasabanın, bir zamanlar ürettiği ve ihraç ettiği öğütme taşları ile de ünlü olduğu bilinmektedir. Bu alandaki kazılara 1964 yılında Prof. Ekrem Akurgal tarafından başlanmıştır.

    Bu kazılarda keşfedilen ve tarihi M.Ö. 3. yüzyıla dayanan tiyatro, yamaca oyulmuştur. Güneydeki su kemerleri ise Doğu Roma (Bizans) dönemine tarihlenmektedir.

    Yapılan kazılarda M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen ve Pausanias tarafından bahsedilen Athena Tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Tapınak M.Ö. 540 yılında hasar görmüştür. M.Ö. 530 yılları civarında ise yenilendiği bilinmektedir.

    Helenistik ve Roma dönemlerinden kalma villaların ve yerleşim duvarlarının kalıntıları hala görülebilmektedir.

    Son zamanlarda Erythrai Antik Kenti'nde, arkeolojik sit alanı hakkında farkındalık yaratmak ve tarımcılığın canlandırılması amacıyla, Ağustos ayı sonunda Ildırı Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmektedir. Festival müzik şölenleri, tiyatroları, seminerleri ve atölyeleri ile her yaştan insanı kendine çekmektedir. Bu festivalde yöre halkının hiçbir teknik alet kullanmadan evlerinde yaptığı ürünler ve el sanatları sergilenerek satılmaktadır.

    Ödemiş

    İzmir'in güneydoğusunda, kuzeyde Bozdağ, güneyde Aydın dağları arasında uzanan verimli bir vadide yer alan Ödemiş, Küçük Menderes Nehri ile sulanmaktadır. Ödemiş, din turizminden yaylalara ve eko turizme kadar pek çok farklı turizmin yaşandığı ilçelerden biridir. İlçe; Hitit, Frig, Lidya, Pers, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Ödemiş yöresel el sanatları, meşhur köfteleri ve rengarenk çarşıları ile Ege'nin geleneksel ve sıcak semtlerinden biridir. 

    Birgi

    Zengin kültürü ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken Birgi, merkeze 9 km uzaklıkta yer almaktadır. Kültür ve inanç turizminin başkenti olarak bilinen Birgi, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde de yer almaktadır. Anadolu Beylikleri ve Osmanlı İmparatorluğu Dönemi mimari ve kültürel özelliklerini yansıtan çok sayıda mezar, medrese, cami, çeşme, hamam, kütüphane, mescit ve konut gibi Birgi'nin ev sahipliği yaptığı birçok medeniyetin kalıntılarının yanı sıra, 18. yüzyıl ve sonraki yüzyıllara tarihlenen evler de hala bulunmaktadır.

    Birgi, 18. yüzyıla dayanan geleneksel konut dokusunun nadide örneklerinden birini sunmaktadır.

    Geleneksel şehir düzenine hâkim olan Birgi Ulu Cami, Aydınoğlu Sultanlığının kurucusu Mehmed Bey'in emriyle 1312 yılında tamamlanmıştır. Mihrap duvarına dik uzanan beş koridorlu bazilikal plana sahip olan yapı, mihraptan önceki cumba bir kubbe ile kaplıdır.

    On sekizinci yüzyılda bir deri tüccarı tarafından yaptırılan Çakırağa Konağı, o dönemde Ege bölgesine özgü mimari ve süsleme tarzını yansıtan önemli yapılardan biridir.

    Pitane

    Pitane, Dikili ilçesinin güneyinde, Çandarlı Koyu'nun kuzey kıyısında yer almaktadır. Antik Pitane Kenti’nin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmese de kentin tarihinin Helenistik döneme kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Günümüzde antik kentin izlerini görebileceğiniz herhangi bir kazı alanı veya kalıntı bulunmamaktadır. Bölgeyi görülmeye değer kılan Çandarlı Kalesi'dir.